Example in Turkish | Translation in English |
---|---|
Aynen. Ama yüzüme geğirmek zorunda değildin. | But don't belch in my face. |
Bir tür şişkinlik veren, gaz yapan, geğirmek ihtiyacı uyandıran bir his. | A kind of bloated, gassy ... belchy sensation. |
Büyükbabam "hayal etmek" kelimesinde "geğirmek" kelimesinin saklı olduğunu söylerdi. | Granpa often said that the Greek word for "dream" conceals within the word "belch". |
Kurallara uymak, ödevlerini yapmak, toplum içinde geğirmek işte bunlar senin iyi olmadığın konular. | Following rules, homework, remembering not to spit or belch in public - those are things you're not good at. |
Language | Verb(s) | Language | Verb(s) |
---|---|---|---|
Catalan | eructar,rotar | English | belch |
Estonian | röhitsema | French | roter |
Icelandic | ropa | Indonesian | berserdawa |
Polish | czkać | Portuguese | eructar |
Quechua | hapay | Russian | изрыгать, рыгать |
Spanish | eructar, regoldar | Thai | เรอ |