Example in Turkish | Translation in English |
---|---|
'Firavun mezarı yağmalamak ve gömülü şeyleri çalmak' suçlarından yargılanıyordu. | He am accused of "plundering the tomb of the Pharaoh and stealing burial goods". |
Artık yağmalamak ve çalmak yok. | No more plundering and looting. |
Batı dünyasının artan taleplerini karşılamak için altın, elmas, bakır, koltan ve diğer değeri yüksek madenler gibi doğal kaynakları yağmalamak adına tüm tarafların şiddetin kasten sürdürülmesinden şüphelenmesiyle birlikte ülkenin geniş maden zenginliği çatışmaya zemin hazırlıyor. | The conflict is fuelled by the country's vast mineral wealth, with all sides suspected of deliberately prolonging the violence to plunder natural resources such as gold, diamonds, copper, coltan, and other high-value minerals to meet the growing demand of the Western world. |
Bedevi çetesi öldürmek ve yağmalamak için vagona saldırdılar... | "The Bedouin mob came bursting into the carriage to kill and plunder. |
Bir gemiye el koyup Tortuga'da tayfa toplayarak,... Bir gemiye el koyup Tortuga'da tayfa toplayarak, baskınlar yapmak, yağmalamak istiyorum. | It is my intention to commandeer one of these ships, pick up a crew in Tortuga, raid , pillage, plunder, and otherwise pilfer my weaselly black guts out. |
Bunların hepsini bizim için yağmaladım! | I plundered it all for us! |
Language | Verb(s) | Language | Verb(s) |
---|---|---|---|
Dutch | buitmaken,leegplunderen, roven, uitplunderen | English | plunder |
Esperanto | prirabi | Estonian | sobrama |
German | rauben | Hungarian | fosztogat, kifoszt |
Italian | abbottinare, depredare, predare | Polish | grabić, grabieżyć, łupić, plądrować, splądrować |
Portuguese | espoliar, saquear | Romanian | prăda |
Swedish | brandskatta, plundra, plurra |