[go: up one dir, main page]
More Web Proxy on the site http://driver.im/İçeriğe atla

day

Vikisözlük sitesinden
Ayrıca bakınız: Day, dày, dây, dạy, dậy, day̓

İngilizce

[değiştir]

Farklı yazılışlar

[değiştir]

Köken

[değiştir]

Orta İngilizce day sözcüğünden, o da Eski İngilizce dæġ, o da Proto-Cermence *dagaz, o da Ana Hint-Avrupa dili *dʰegʷʰ-.

Söyleniş

[değiştir]

day (çoğulu days)

  1. Bir gün veya daha kısa süren çekişme devri.
    The day belonged to the Allies. — Gün Müttefikler'e aitti.
  2. Birinin işinde, okulunda, üniversitesinde v.s. geçirdiği günlük sürenin parçası
    I worked two days last week. — Geçen hafta iki gün çalıştım.
  3. Muhtelif bir zaman veya devre; bir şahsın veya şeyin varlığına veya ehemmiyetine atıfta bulunulan zaman; çağ; devir.
    Every dog has its day. — Her köpeğin kendi günü vardır.
    • Orwell, Animal Farm
      If they had no more food than they had had in Jones's day, at least they did not have less. — Jones'un zamanında sahip olduklarından daha fazla yiyecekleri yoksa, en azından daha azları yoktu.
    • Kat Martin, 2011 'A Song for My Mother' , Vanguard Press
      "In his senior year, he had run across an old '66 Chevy Super Sport headed for the junkyard, bought it for a song, and overhauled it with his dad's help, turning it into the big red muscle car it was back in its day." – Son sınıfında, hurdalığa giden eski bir '66 Chevy Super Sport ile karşılaşmış, bir şarkı için satın almış ve babasının yardımıyla elden geçirmiş ve onu, zamanında olduğu büyük kırmızı kaslı arabaya dönüştürmüştü.
    eş anlamlısı: epoch
  4. (astronomi) Bir gezegenin (bilhassa Dünya'nın) dönme periyodu.
    A day on Mars is slightly over 24 hours. — Mars'ta bir gün 24 saatten biraz fazladır.
  5. (meteoroloji) Sabah 6'da veya gün doğumunda başlayan 24 saatlik bir süre.
    Your 8 am forecast: The high for the day will be 30 and the low, before dawn, will be 10. — Sabah 8 tahmininiz: Günün en yüksek sıcaklığı 30⁰ ve şafaktan önceki en düşük sıcaklık 10⁰ olacak.
  6. (zaman) 24 saatlik bir süre
    I've been here for two days and a bit. — İki gün ve biraz fazlası buradayım.
  7. (zaman) gün
    The day begins at midnight. — Gün, gece yarısı başlar.
  8. (zaman) gündüz
    day and night;  I work at night and sleep during the day. — gündüz ve gece;  Gece çalışıp gündüz uyuyorum.

Alt kavramlar

[değiştir]

Deyimler

[değiştir]

Türetilmiş kavramlar

[değiştir]

Eylem

[değiştir]

day (üçüncü tekil kişi geniş zaman days, şimdiki zaman daying, geçmiş zaman ve yakın geçmiş zaman dayed)

  1. Bir gününü (bir yerde) geçirmek.
    When I nighted and dayed in Damascus town, […] — Şam kasabasında geceleyip gündüzlediğimde […]

İskoç İngilizcesi

[değiştir]

day

  1. (zaman) gün

Karaçay-Balkarca

[değiştir]
Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.
  1. keçi otlatırken söylenen bir söz

Kırım Tatarcası

[değiştir]

day

  1. -e benzer, gibi
    Evniñ işi boş day. — Evin içi boş gibi.

Türetilmiş kavramlar

[değiştir]
  1. bunday, şunday, onday – bunun gibi, şunun gibi, onun gibi

Belirteç

[değiştir]

day

  1. O anda, tam o sırada, hemen arkasından.
    Haber alğanınday yolğa çıqtı. — Haber alır almaz yola çıktı.
  2. imişçesine, benzer şekilde.
    Bu urbalar seni balaban day köstere. — Bu elbiseler seni büyük imişçesine gösteriyor.
  3. -e benzer/yakışır şekilde.
    Ayvan day baqıra berme. — Hayvana benzer şekilde bağırıp durma.

Açıklamalar

[değiştir]
  • (-e yakışır, imişçesine): İnce ünlülerle birlikte "..diy" olarak kullanılır. kiçkediy, eçkidiy : küçük gibi, keçi gibi.