leverage
Görünüm
İngilizce
[değiştir]Köken
[değiştir]Söyleniş
[değiştir]Ad
[değiştir]leverage (genellikle sayılamayan, çoğulu leverages)
- Avantaj elde etmek için kullanılan kaldıraç etkisi.
- Try using competitors’ prices for leverage in the negotiation. — Pazarlıkta rakiplerin fiyatlarını kaldıraç olarak kullanmayı deneyin.
- Lua hatası 58 satırında Modül:string_araçları: attempt to call upvalue 'is_callable' (a nil value).
- kaldıraç
- eş anlamlısı: mechanical advantage
- A crowbar uses leverage to pry nails out of wood. — Bir levye, çivileri tahtadan çıkarmak için kaldıraç kullanır.
- Lua hatası 58 satırında Modül:string_araçları: attempt to call upvalue 'is_callable' (a nil value).
- (finans) Borç-özsermaye oranı.
- eş anlamlısı: gearing
- Lua hatası 58 satırında Modül:string_araçları: attempt to call upvalue 'is_callable' (a nil value).
- (finans) Yatırım yapma kabiliyetini artırmak ve beklenen daha yüksek kârı elde etmek için sözleşmeye bağlı olarak belirlenen kârlı borç alınan, ancak genellikle yüksek risk taşıyan fonların kullanılması.
- Leverage is great until something goes wrong with your investments and you still have to pay your debts.
- Brian Dolan, 2011 Currency Trading For Dummies, sayfa 55
- "Online margin trading is usually based on leverage, where the brokerage effectively lets you borrow more money than you have deposited as collateral." – Online marj ticareti genellikle kaldıraç prensibine dayanır; burada komisyonculuk, teminat olarak yatırdığınızdan daha fazla parayı etkili bir şekilde borç almanıza izin verir.
- Lua hatası 58 satırında Modül:string_araçları: attempt to call upvalue 'is_callable' (a nil value).
- (iş) Bir tesisin yüksek kapasite kullanımında çalışırken çok yüksek kâr elde etme kabiliyeti.
- eş anlamlısı: operating leverage
- Their variable-cost-reducing investments have dramatically increased their leverage. — Değişken maliyet düşürücü yatırımları kârlarını önemli ölçüde artırdı.
Ek okumalar
[değiştir]- İngilizce Vikipedi'de leverage
Eylem
[değiştir]leverage (üçüncü tekil kişi geniş zaman leverages, şimdiki zaman leveraging, geçmiş zaman ve yakın geçmiş zaman leveraged)
- (ABD, argo, geçişli, iş) birini kullanmak, nüfus etmek
- eş anlamlıları: exploit, use
- They plan to leverage the publicity into a good distribution agreement. — Tanıtımı iyi bir dağıtım anlaşmasına dönüştürmeyi planlıyorlar.
- They plan to leverage' off the publicity to get a good distribution agreement. — İyi bir dağıtım anlaşması elde etmek için tanıtımdan istifade etmeyi planlıyorlar.