akmak
Görünüm
Türkçe
[değiştir]Eylem
[değiştir]akmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi akar)
- -den sıvı madde|ler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek
- Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış. - Sait Faik Abasıyanık
- sıvı maddeler aşağıya yönelmek
- -den sıvı bir madde bir yerden çıkmak
- bir kap veya bir yer, içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak
- dam akıyor
- -e art arda ve toplu olarak gitmek:
- Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı. - Yusuf Ziya Ortaç
- kumaş yıpranıp iplikleri erimeyebaşlamak
- Çarşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu. - Refik Halit Karay
- boya birbirine karışmak
- -le sürüp gitmek
- Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar. - Yahya Kemal Beyatlı
- (mecaz) zaman çabuk geçmek
- (mecaz) karışmak, katılmak
- (argo) çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak
Çeviriler
[değiştir]Kaynakça
[değiştir]- Türk Dil Kurumuna göre "akmak" maddesi
Dış Bağlantılar
[değiştir]Eski Türkçe
[değiştir]Eylem
[değiştir]- akmak
Kırgızca
[değiştir]Ön ad
[değiştir]akmak
Türkmence
[değiştir]Eylem
[değiştir]akmak
- akmak